Uluslararası bir araştırma ekibi, ışıldayan mantar DNA’sını tütün bitkisine aşılayarak parlayan bitkiler elde etmeyi başardılar.
Araştırmacılar, parlayan bir mantardan izole ettikleri DNA’yı bir tütün bitkisine eklediler ve onları “canlı enerjilerinden çıkan hoş bir yeşil aura” ile parlatmanın mümkün olduğunu buldular.
Araştırmacılar, keşfin parlayan bitkiler veya diğer pek çok süs bitkilerinde ve bizi çevreleyen bitkilerin makyajını değiştirmek için kullanılabileceğini söylüyor.
Elbette kullanımı bununla da sınırla değil, bilim insanları çalıştıkları biltkiler hakkında daha fazla bilgi almak için bitkinin iç işleyişinin görmek içinde bu durumdan fayalanabilirler.
Yeni araştırma Nature Biotechnology‘de yayınlandı ve araştırma Rusya, İngiltere ve Avusturya’dan bilim insanları tarafından gerçekleştirildi.
Gen aktarımı yapılmış parlayan bitkiler
Yeni parlak bitkiler, onu oluşturan araştırmacılara göre dakikada bir milyardan fazla foton üretebilir. Bu, önceki örneklerden çok daha parlaktır ve daha fazla sabit bir parıltı üretir.
Araştırmacılar, bazı mantarların biyolüminesansının bitkilerde bulunan doğal süreçlere metabolik olarak benzediğini fark ettikten sonra bitkileri yaratmayı başardılar. Bu, araştırmacıların bu DNA’yı mantardan almasına ve bitkilere taşımasına izin vererek, mantardan ödünç alınan bir ışıkla parlamalarına izin verdi.Mantar biyolüminesans sistemi, tüm bitkilerde bulunan yaygın bir asidi lusiferine çeviriyor. Organizmada bulunan bileşen, biyolüminesans üretebiliyor.
Araştırmacılar tarafından üretilen bitkinin ışığı, çıplak gözle görülebilecek kadar parlak olsa da karanlıkta kitap okumanıza yardım edebilecek kadar da güçlü değil. Parlama etkisi, bitkinin herhangi bir doğal fonksiyonuna müdahale etmiyor.
Aynı şeyi yapmaya yönelik önceki girişimler sorunlara yol açmıştır, çünkü bakterilerden gelen ışıltıyı kullanmak zordu. Genellikle, daha basit organizmalardan alınan bakteriyel parçalar daha karmaşık olanlara transfer edildiğinde çalışmazdı.
Atılım, araştırmacılar bir mantarın biyolümisiteye izin veren kısımlarını bulduğunda geldi. Bu, gelişmiş bir çok hücreli organizmanın içindeki mekanizmayı ilk kez tanımlayabildikleri ve özellikle bitkilerde iyi çalışacağını keşfettikleri anlamına geliyordu.
Mantarların bitkilerle yakın akraba olmaması zorluk oluşturuyordu, ancak mantardan ışık salımının merkezindeki organik molekülün bitkilerin hücre duvarlarında kullanıldığının keşfedilmesi imdada yetişti.
Buradan hareket eden araştırmacı ekip, mantar DNA’sını bitkilere aşılayarak 10 kat daha fazla parlayan bitkiler elde etti. O kadar parlaklar ki, çiçekler, saplar, dallar, yapraklar, köklerden yayılan ışık uzaktan görülebiliyor ve akıllı telefon kamerasıyla kaydedilebiliyor.